Anı Yaşamak…

Günümüzde hemen hemen çoğumuz kendimize ve sevdiklerimize ayıracak zamanımızın  olmadığına şikayet eder dururuz.  Memnun olduklarımız  değil memnun olmadıklarımız çoğunluktadır. Peki, bunun sebebi nedir, işlerin ve sorumlulukların çokluğu mudur? Hayır, sanırım bunun sebebi amaçlarının yanlış seçilmiş olması ve en önemlisi anı yaşamayıp anlık yaşanılmasıdır . Anı yasayıp onun tadını çıkartmak insanı mutlu eder. Tabii yapabilene…

Yaşamdan…

Ne güzel söylemiş söyleyen:

“Ne kadar bilirsen bil tüm bildiklerin ancak karşısındakinin anladığı kadarıdır”.

Günümüzde her şeyin o kadar ilerleme göstermesine rağmen, insanın anlatabileceklerinin ve anlayabileceklerin azalması ne kadar ilginçtir.  İlerleme bu mudur ?

Kırcaali Şehri ve Kırcı Ali Efsanesi

Ben de, doğum yerim olan Kırcaali hakkında halihazırda bulunan bilgileri sizinle paylaşmak için, balkanincileri sitesinden alıntı yaparak burada yayınlıyorum. Geldiğimiz yerleri unutmamız dileğimle,

Aydın ÖZTÜRK

MEMLEKETİM KIRCAALİ

Kırcaali ilçesi Bulgaristan Cumhuriyetinin Güneydoğu kısmında yerleşiktir. Kırcaali ilçesi Doğu Rodop dağlarında en büyük ilçedir.Kırcaali ili topraklarının %20’sini ve ülke topraklarının % 0.51’ni teşkil eder. Kırcaali ilçesi 45 muhtarlıktan ibaret 117 yerleşim yerini kapsamaktadır. Haskovo, Stambolovo, Momçilgrad, Ardino ve Çernooçene ilçeleri ile sınırdaştır. Kırcaali şehri sadece ilçenin doğal idari, ticari, kültür ve sanayi merkezi değil, Doğu Rodopların da bir merkezi olarak gelişmiştir.

Şehir Sofyadan 259 km ve Bulgaristanın ikinci büyüklükteki Plovdivten 90 km uzaklıkta bulunmaktadır. Şu anda şehre 132 km uzaklıkta bulunan en yakın hudut kapısı Kapitan Andreevo Bulgaristanı Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan Cumhuriyeti ile bağlamaktadır.

Kırcaali ilçesine yıllar boyu çok sayıda sanayi, inşaat ve ticaret şirketlerinin tesisi için önemli miktarda yatırımlar sağlanmıştır. Böylelikle o Kırcaali ilinin ekonomi merkezi durumuna gelmişti.

Nufüs Yapısı;

Kırcaali belediyesinde 1990 yılında başlayan nüfusun azalması 2001 yılında da devam eder. Bunun sebebi herşeyden önce olumsuz nüfus artışıdır. 01.03.2001 tarihine karşın Belediyenin devamlı nüfusu 70 196 kişiye çıkar, buna 34 524 erkek ve 35 672 kadın dahildir. Belediyenin 45 muhtarlığına bağlı 118 meskün yeri vardır. Belediye nüfusunun yüzde 60’ı Kırcaali şehrinde ikamet etmektedir, bu da belediyenin yeterince kentleşmiş ve yaşam şartları oldukça iyi olduğunu gösterir.

Diğer yandan halk köylerde kalabilmesi için yaşam kalitesini artırmak ve bunun için altyapı ve bir çok iş yapılması gerekir. Birleşmiş Milletler Teşkilatının yaptığı insan gelişimi sıralamasında Bulgaristan’ın toplam 262 belediyesinden Kırcaali 85-inci yerde gösterilmiştir

Müzesi;
Kırcaali bölgesel tarih müzesi faaliyetini Güney Bulgaristanın Doğu Rodoplarında gerçekleştirmektedir. Bu müze, bölgenin tarihi anılarını taşıyan kültürel değerlerini incelemek, korumak ve yayınlamak için 1965 yılında kurulmuştır. Genel fonu 19-u tarih öncesi, 122-si antik ve 37-si orta çağdan olan yaklaşık 37 000 nümune içermektedir. Kayıtlı kültür abidelerin 30-u milli değer taşımaktadır.

KIRCAALİ ADINI NEREDEN ALMIŞTIR?

Sıradan bir adam, askeri kumandan ve evliya olan Kırca Ali hakkında birçok efsane ve rivayet vardır. Kırcaali şehri adını ondan almıştır. Yaşlılar Kırca Ali’nin doğum yerinin Buhara veya Konya vilayetinde bulunan iskele kasabası Alanya olduğunu iddia etmektedirler. Hicri takvime göre ( 1892 y), 1310 yılına ait Edirne vilayeti Salnamesinden bir efsane tercüme edilmiştir. Bu efsaneye göre Sultan Murad zamanında ( 1360-1389) Türkler Rodoplara Kırca Ali komutasında akın yapmışlar. O, bir çarpışma esnasında şehit düşmüş ve yeni yerleşim yerine Kırca Ali’nin adını vermişler. Kırca Ali herhalde kendi ortamında üstün tutulan, otoriteli, gösterişli, sevgili ve saygılı bir şahıs imiş. Bunun içindir ki, ahali yerleşim yerine onun adını koymuş. Böylelikle Kırca Ali kim olursa olsun onun adı ebedileşmiş. Yerleşim yerinin Kırca Ali’nin şehit düşmesinden önce mevcut olup olmadığı sorusuna henüz bir cevap yok. Ancak, önemli olan yerleşim yerinin ne zaman meydana gelmiş olmasıdır. Şimdi efsanelerin Kırca Ali’yi nasıl takdim ettiğini görelim.

Orta Asya’nın eski Özbek SSCB’ de bulunan eski bilim ve sanat merkezi olan Buhara ilahiyet okullarının birinde Ali adında bir talebe okuyormuş. Zeki hafızası ile dikkati celbeden bu talebe, hem arkadaşları, hem de ona ders veren hocası tarafından çok seviliyormuş. Yukarı sınıflara geçtiğinde daha da coşkun olmuş, avcılığa kendini okadar kaptırmış ki, günlerce ortadan kayboluyormuş. Defalarca hocası ormanda gezmemesi için nasihat ediyor, dini vecibeleri ile ilgilenmesini istiyormuş. Ali, söz veriyor, fakat ders saatleri bitince tüfeğini kavrayıp ava koşuyormuş.

Hocanın defalarca yapmış olduğu protestolar fayda etmemiş ve başka bir şekilde onu etkilemeye karar vermiş. Hoca çok maharetli biriymiş. Bir defa Ali ava giderken hoca onu takip etmiş. Ali bir tavşana nişan alırken hoca onu bir ağaç arkasından dikkatle seyrediyormuş. Ali tavşanı vurmuş, ancak tavşan yerine hocasını vurduğunu görünce çok şaşırmış. Dehşete kapılan Ali doğru okuluna gitmiş. Ancak okul avlusuna girdiğinde hocasının huzurunu bozmadan çeşmede yıkandığını görmüş. Ali rahat bir soluk almış, biraz önce gördüğünü hocanın onu sık sık tekdir etmesinden doğan korkudan olduğunu düşünmüş. Ertesi gün sınıf meşgaleleri başlayınca hoca Aliye bakarak şöyle demiş:

” Kalk! Dün nerede olduğunu bize anlat.”
” Arkadaşlarımla ders çalışıyordum”,diye ürkekçe cevap vermiş Ali
” Ormanda hocasına nişan alıp tavşan diye vuran kimdi? ?”
Ali telaşla titrewmeye başlamış, hoca ise devam ederek:
” Beni aldatabileceğini sanma. Öldürdüğün kişi ben idim, ama işte ben senin karşındayım ve canlıyım. İyi hatırla, bir daha gerçeği söylememek girişiminde bulunma. Otur yerine. Sen artık talebe değil, sen kırcı’sın.”
Talebeler gülüşmüş, Ali ise üzüntüden donakalmış. Hiçbir karşılık verememiş, fakat hava kararınca hocasının yanına gitmiş ve diz çökerek yalvarmış:
” Bir daha asla ava gitmeyeceğim. Beni affedin ve okuldan ihraç etmeyin, çünkü ebeveynlerim bundan ötürü delirebilir. Ben onların tek evladıyım. Acıyın bana.”
Ali örnek bir talebe olmuş, ancak iyi ismini kaybettiğinden dolayı herkes ona ” Kırcı, Kırcı Ali”demeye başlamış. Ali eski saygınlığını geri alabilmesi için hiç bir şey fayda etmemiş. Ve Ali yine coşkunluk etmeye başlamış, kimseyi dinlemiyormuş. Azıcık serbest kalınca tüfeğini kavrayıp ava koşuyormuş. Ali boylu poslu, endamlı ve çok yakışıklı imiş. Yakışıklı olmasından başka her şeyi öğrenme meraklısı imiş. Çok okuyormuş ve tüm derslerden üstün başarısı varşış. Bundan dolayı artık hoca ona sert ihtarda bulunmuyor, Aliyı ava giderken gördüğünde göz yumuyormuş.
Bu esnada Osmanlı imparatorluğu Edirne’yi fethetmiş (1363) ve Balkan Yarımadası’nda seferlerine devam ediyormuş. Din uğruna yürütülen savaşlar için gönüllü toplamak icap etmiş. Sıra Buhara’daki okula gelince hoca Ali’ye dönerek şöyle demiş:
” Kırcı Ali, hadi şimdi senin cesurluğunu göreyim. Sen beni yıllarca kızdırıp ava gitme nasihatımı dinlemedin. Benden bir şey saklanamaz. Senin kırda nekadar gezip dolaştığını saydım ve hakkı ile sana ”Kırcı” dedim. Tavşan öldürmek ve hedefi vurmak büyük bir maharet değil, bu bir kahramanlık da sayılmaz. Çimdi seni göreyim, söyle, gönüllü gidecek misin?”
” Evet, hazırım” diye cevap vermiş Ali.
” Hadi o zaman git savaşta ün kazan. Ben ve tüm arkadaşların seni kahraman olarak katrşılayalım” demiş hoca.
Buhara’dan çok gönüllü varmış, ama Ali daha ilk günlerde yiğitliği ve delikanlılığı ile komutanlarının dikkatini celpetmiş. Ali’ye sorumlu görevler vermeye başlamışlar, Kırcı Ali de bunları kusursuz yerine getiriyormuş. Burada da ona Kırcı Ali demeye devam etmişler ve adı ağızdan ağıza dolaşıyormuş. Savaşta da üstünlüğünü göstermiş ve hep ilk hatlarda yer alıyormuş. Böylelikle komutan olmaya başarmış.
Kırcı Ali her yerde saygı ve sevgi ile anılıyormuş. Akıllıca ve ilhamla konuşarak askerlerini coşturuyormuş. Bir derceye kadar tarihi de bildiğinden nutukları çok celpedici imiş. Hatip olarak ün kazanmış. Birkaç yıl esnasında şöhret ve miralay rütbesini kazanmış. Onun askerleri fırtına gibi ilerleyerek zafer üstüne zafer kazanıyormuş. Kırcı Ali savaşta hep ön saflarda bulunuyormuş. Mucize, o hiç bir defa yaralanmamış. Askerleri için bir kardeş olup onlar da onu bir kardeş olarak seviyorlarmış. Ali askerlerinin tok ve barınakta olduklarını görmeyince hiç bir zaman yemeğe oturmuyormuş. Rodoplara girdiklerinde Ali’nin alayı büyük üne sahipmiş. Balta girmemiş Rodop dağları Ali’nin kalbini fethetmiş. Sefer bittikten sonra Ali oralarda kalmaya karar vermiş.
Köyden köye dolaşarak Kırcı Ali yaşlanmış. Kıca Ali’nin gezdiği bu yerlerde onun askerlerinin çoğu yaşamaya devam etmiş. Yeni gelen göçmenlere nasihat veriyor, ama bu arada ava gitmeyi de ihmal etmiyormuş. Türk göçmenleri Kırcı Ali’ye büyük hürmet gösteriyormuş. Onsuz hiç bir şey olmuyor, o sivil hayatta da ön saflarda imiş.

Kırcı Ali iyice ihtiyarlamış. Bir sabah onu ölü bulmuşlar. Rodop köylerinden binlerce insan toplanmış. Onu ölü buldukları alana gömmüşler. Onun eski askerlerinden bazıları, kendisini okadar çok seviyorlarmış ki, mezarının yakınına ev kurarak çok sevdikleri komutanlarının yanında kalmaya karar vermişler. Bu evlerin yanında başka evler de kurulmuş. Evlerin sayısı 25-30-u bulunca türklerden en yaşlısı köylerine nasıl bir isim vereceklerini sormuş. Fazla düşünmeden hep bir ağızdan cesur komutanları Kırcı Ali’nin adını vereceklerini haykırmışlar.

” Bu günden itibaren köyün adı Kırcı Ali olsun, Buhara’lı cesur komutanın şöhreti ve kahramanlığı büyük ve küçükler tarafından anılsın ve bir gün burası kasaba olsun!” Bu veriler Sultan Abdul Hamid’in hocalarından biri olan Halim efendi tarafından zikredilmiştir. İstanbul kütühanesinde Buharalı Ali hakkındaki bu hikayeyi bulan Kırcaali doğumlu Halim efendi Osmanlı vakiyenamelerinde okuduğunu bildirmiş ve böylece bu hikaye bizim yöremizde ilk hekim olanDoktor Sadık tarafından buraya getirilmiş.

Bu efsane veya gerçeğe Edirne vilayeti 1892 yılı Salnamesinin 316. Sayfasındaki Kırcı Ali hakkında notu hatırlatmak istiyoruz:

” Kırcaali’nin fethi hakkında daha fazla veri olmamasına rağmen, Osmanlı vakiyenamelerine göre bu olay Birinci Murat zamanında vuku bulmuştur. Gümülcine’nin düşmesinden sonra Rodoplardaki diğer yerleşim yerlerine de sıra gelmiş. Başka bir delile göre bu yerlerde Sultan Murad’ın komutanlarından biri olan Kırcı Ali adında birisi savaşmış. Burada ateşe verilen köylerden birini Kırcı Ali yeniden tesis etmiş ve ona kendi adını vermiş. Böylece Doğu Rodoplardaki Kırcaali kasabası meydana gelmiş.”

Kaynak: http://www.kardjali.bg/

Miili Sporcu Yönetmeliği

Resmî Gazete

Sayı : 27932

YÖNETMELİK

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünden:
MİLLİ SPORCU BELGESİ VERİLMESİ HAKKINDA YÖNETMELİK
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 − (1) Bu Yönetmeliğin amacı; uluslararası spor yarışmalarında Türkiye’yi temsil eden sporculara milli sporcu belgesi verilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; spor federasyonlarının faaliyet programlarında yer alan uluslararası resmi müsabakalara katılan sporcuları kapsar.
Dayanak
MADDE 3 − (1) Bu Yönetmelik; 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 ve 10 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 − (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Bakan: Spordan Sorumlu Devlet Bakanını,
b) Daire Başkanlığı: Spor Faaliyetleri Dairesi Başkanlığını,
c) Federasyon: Genel Müdürlüğe bağlı spor federasyonları ile 3289 sayılı Kanunun Ek-9 uncu maddesine göre kurulan bağımsız spor federasyonlarını,
ç) Ferdi müsabaka: Takım müsabakası dışında kalan ve sporcuların tek tek karşılaştıkları müsabakaları,
d) Genel Müdürlük: Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünü,
e) Milli sporcu belgesi: 7 nci maddede belirtilen yarışma türlerine göre uluslararası müsabakalarda görev alan sporculara verilen belgeyi,
f) Olimpik spor dalı: Olimpiyatlarda fiilen müsabakası yapılan ve Uluslararası Olimpiyat Komitesinin programında yer alan stil, kategori veya branşlardaki spor dallarını,
g) Resmi yarışma: Federasyonların yıllık faaliyet programlarında yer alan spor müsabakalarını,
ğ) Takım müsabakası: Birden fazla sporcunun oluşturduğu takımların aynı anda karşılıklı olarak yapmış oldukları müsabakalar ile olimpiyatlarda yarışması ferdi olarak yapılan ve müsabakalarda alınan puanların takım puanı olarak kabul edildiği ve ferdi derecelendirme yapılmayıp takım derecelendirilmesi yapılan branşlar ile çift olarak yapılan müsabakaları,
h) Yarışma türü: 7 nci maddede belirtilen uluslararası müsabakaları,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler
Temsil görevinin verilmesi
MADDE 5 − (1) Genel Müdürlüğe bağlı federasyonlarda temsil görevi; ilgili federasyonun seçimi, Genel Müdür ve/veya Bakan onayı ile verilir.
(2) Bağımsız spor federasyonlarında temsil görevi, ilgili federasyonun ana statüsü veya talimatlarında belirtildiği şekilde verilir.
Temsil görevinin yerine getirilmesi
MADDE 6 − (1) Temsil görevinin yerine getirilmiş olması için, sporcunun 7 nci maddede belirtilen yarışmalara, süresi içinde takımda oynamak veya müsabaka yapmak suretiyle fiilen katılması ve klasman listesinde yer alması şarttır.
Milli sporcu belgesi almaya hak kazanma
MADDE 7 − (1) Aşağıda belirtilen uluslararası müsabakalarda yer alan sporcular, katıldıkları yarışma türüne göre (A), (B) veya (C) sınıfı milli sporcu belgesi almaya hak kazanır.
a) (A) sınıfı belge almaya hak kazanabilmek için aşağıda yer alan müsabakalara katılmak şarttır.
1) Olimpiyat, paralimpik ve deafolimpik oyunları,
2) Büyükler kategorisindeki dünya şampiyonaları finalleri,
3) Büyükler kategorisindeki Avrupa şampiyonaları finalleri,
4) Dünya ve Avrupa Şampiyonası yapılmayan branşların büyükler kategorisindeki dünya ve Avrupa kupaları finalleri,
b) (B) sınıfı belge almaya hak kazanabilmek için aşağıda yer alan müsabakalara katılmak şarttır.
1) Ümitler, gençler ve yıldızlar kategorilerindeki dünya ve Avrupa şampiyonaları finalleri,
2) Büyükler kategorisinde yapılan Avrupa ve dünya şampiyonalarındaki grup eleme müsabakaları,
3) Dünya ve Avrupa şampiyonası yapılan branşların büyükler kategorisindeki dünya ve Avrupa kupaları finalleri,
4) Dünya ve Avrupa şampiyonası yapılmayan branşların ümitler, gençler ve yıldızlar kategorisindeki dünya ve Avrupa kupaları finalleri,
5) Üniversite oyunları,
6) Akdeniz Oyunları, Karadeniz Oyunları, Dünya veya Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları,
7) Uluslararası Üniversite Sporları Federasyonu (FISU) tarafından düzenlenen dünya şampiyonaları,
8) Uluslararası Okul Sporları Federasyonu (ISF) tarafından düzenlenen dünya şampiyonaları,
9) Uluslararası Askeri Sporlar Konseyince (CISM) düzenlenen dünya askeri oyunları ile Avrupa ve dünya şampiyonaları,
10) Olimpik branşlarda uluslararası federasyonların yarışma takviminde yer alan, ferdi branşlarda en az 17 ülke sporcusu, takım sporlarında ise en az 9 ülke takımının katıldığı diğer uluslararası yarışma veya turnuvalar,
c) (C) sınıfı belge almaya hak kazanabilmek için (A) ve (B) sınıfı milli sporcu belgesi için öngörülen yarışmalar dışında kalan uluslararası müsabakalara ve turnuvalara katılmak şarttır.
Kazanılan milli sporcu belgesini kaybetme halleri
MADDE 8 − (1) Milli sporcu belgesi almaya hak kazananlardan; taksirli suçlar ile kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlara çevrilmiş veya aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, bir yıldan fazla hapis veya affa uğramış olsalar bile devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırmak, devlet sırlarını açığa vurmak suçlarından dolayı hükümlü bulunanlar ile 7/1/1993 tarihli ve 21458 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Amatör Spor Dalları Ceza Yönetmeliği uyarınca veya bağımsız spor federasyonlarının disiplin veya ceza talimatları gereğince bir defada bir yıldan fazla ceza alanlar veya doping sonucu derecesi iptal edilen sporculara milli sporcu belgesi verilmez ve verilmiş ise iptal edilir.
(2) Uluslararası müsabaka esnasında veya öncesinde, bu maddede belirtilen suçları işlediği tespit edilen sporculara milli sporcu belgesi verilmez. Ancak; aldıkları ceza nedeniyle yarışmalara katılamayacak durumda olan sporculardan, 7 nci maddede belirtilen müsabakalara özel izin ile iştirak edenlere milli sporcu belgesi verilir.
Millilik sayısının tespiti
MADDE 9 − (1) Milli sporcu belgesi hangi faaliyet için düzenlenmiş ise, belgeye yalnızca o müsabakadaki millilik sayısı yazılır. Aynı faaliyette birden fazla müsabakada oynayan sporcu oynadığı müsabaka sayısı kadar milli olmuş sayılır. Aynı faaliyette hem ferdi hem de takım yarışmasına katılan sporcuların millilik sayısı belge üzerinde ayrı ayrı gösterilir.
Milli sporcu belgesi verilmesi
MADDE 10 − (1) 7 nci maddede belirtilen uluslararası faaliyetlere katılan sporculara milli sporcu belgesi verilebilmesi için aşağıdaki belgelerin bulunması zorunludur.
a) Bu Yönetmeliğin ekinde yer alan EK-1 Milli Sporcu Belgesi Başvuru Formu ve Beyanı,
b) Görevlendirme onayı ve akreditasyon listesi,
c) Müsabaka cetveli,
ç) Müsabaka sonuç listesi.
(2) Birinci fıkrada belirtilen belgelerle birlikte üç nüsha olarak doldurulan milli sporcu belgesi, ilgili federasyon başkanı ve Daire Başkanı tarafından imzalandıktan sonra bir nüshası sporcuya verilir. Bir nüshası Genel Müdürlükte ve bir nüshası da federasyonda ekleri ile birlikte saklanır. Talep halinde bu Yönetmeliğin ekinde yer alan EK-2 Milli Sporcu Belgesi bir üst yazı ile ilgili kuruluşa gönderilir.
(3) Ferdi müsabakalar için milli sporcu belgesi düzenlenirken, organizasyon sonunda yapılan takım tasnifleri dikkate alınmaz. Sporcunun ferdi olarak elde ettiği derece belgede belirtilir. Aynı faaliyette hem ferdi hem de takım müsabakalarına katılan sporcuların dereceleri belgede kategorileri yazılmak suretiyle ayrı ayrı gösterilir. Grup eleme müsabakaları için düzenlenen belgelere derece yazılmaz.
Tutulacak defterler
MADDE 11 − (1) Bu Yönetmelik hükümlerine göre milli sporcu belgesi almaya hak kazananlar için her federasyon tarafından sadece milli sporcu belgelerinin kaydedileceği Milli Sporcu Belgesi Kayıt Defteri tutulur. Milli sporcu belgesi alma hakkını kazananlar hakkında ise ayrıca Milli Sporcu Kütük Defteri tutulur.
(2) Genel Müdürlük federasyonlardan ayrı bir şekilde genel bir Milli Sporcu Belgesi Kayıt Defteri tutar. Bu defterlerde; sporcunun adı, soyadı, T.C. kimlik numarası, faaliyetin adı, yeri ve tarihi, katılan ülke sayısı, sporcunun yarıştığı kategori, alınan dereceler, belge tarih ve numarası ayrı ayrı belirtilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Kazanılmış haklar
MADDE 12 − (1) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuata uygun olarak alınan milli sporcu belgeleri geçerli sayılır.
(2) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce alınan milli sporcu belgelerinin 7 nci madde hükmüne göre hangi sınıfa ait olduğuna ilişkin yapılan başvurularda, milli sporcu belgeleri hakkında denklik işlemi yapılır ve sınıfına uygun olarak yeniden düzenlenir.
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 13 − (1) 11/2/2006 tarihli ve 26077 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Milli Sporcu Belgesi Verilmesi Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 14 − (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 15 − (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Gençlik ve Spor Genel Müdürü yürütür.

Dünya Mücadele Sporları Federasyon Başk. Murtaza ÜNLÜ’nün Sporsal DayanışmaMesajı

D.M.S.F Başkanı Sn.Murtaza ÜNLÜ,  tüm camiyaya internet ortamından  Mesajını iletmek üzere köşe yazısını tarafıma göndermiştir.  Ben de gönderildiği şekilde bilgilerinize  sunuyorum.

TOPLUMSAL VE SPORSAL DAYANIŞMA

Bizler yani Türk sporuna gönül bireyler veya kurumlar olarak Toplumsal dayanışma diyince ne anlıyoruz veya sporun dışında nasıl bakıyoruz, örneğini yalnızca sportif alanda değil toplumun bütün kurum ve kuruluşlarıyla ortak değerler noktasında birleşmesi ve birlikte hareket edilmesi bizleri biraz daha toplumsal olaylara duyarlı bakmaya itmez mi? Bizler amatör sporlarla uğraşan kişiler olarak günümüzde toplumsal dayanışmayı mutlaka önemsemeli ve günlük yaşantımızda önümüze konulan içinde yaşamış olduğumuz toplumu ilgilendiren ve sosyal aktivitelere faaliyetlerde mutlaka katılmalı ve özellikle dövüş sanatlarını icra eden kardeşlerimizin yaşamış oldukları toplum ile her alanda iç içe olduğunu göstermelidir, zira spor salonlarımızın veya yaşantımızın idame ettirmek için eğitim vererek maddi ve manevi kazanımlarımızı bu toplumun gençlerinden sağlıyorsak ülke sporumuzun geleceği için sizleri mutlaka bir kez daha sağduyulu düşünmeye davet ediyorum..

Arkadaşlar toplumsal dayanışmaya etki eden faktörlerin her alanda iyileştirilmesi gereklidir. Halbuki bu toplumsal dayanışmayı sağlayacak olanlar ise bizleriz yani insanlardır ve insan sosyal bir varlık olarak yaşadıklarından ve çevresinden mutlaka etkilenir. İşte bu etki pozitif olduğunda hepimize yarar sağlayabileceği gibi, negatif bir etkilenme de kesinlikle bizlere de zarar verecektir. Yaşamış olduğumuz toplumun bilyelerden oluştuğuna göre, bu etkileşme aynı zamanda toplumlarda yararlı, yada zararlı olur. Eğer bu etkileme pozitif yararlı yönde ise bireyler, toplumlar ve sonuçta ülkenin yararlanacağı güzel sonuçlar ortaya çıkar.

Şimdi oturup bu topluma sportif alanda yön verenler baya bir düşünmelidir.
Bizler yani ben, sen, o bu veya şu herkimse artık bu topluma örnek miyiz, örneğin spordaki dayanışma, birlik, beraberlik ahde vefa ve fedakârlık ruhu ile bezenmiş, hoşgörülü, affedici, antrenörüne, hakemine, sporcusuna, idarecisine, sevgi ve saygı kurallarını ihlal etmeden bu topluma örnek miyiz? , kendi egosu için, yada süregelen kısırdöngü haline gelmiş olan ben bilirim ben olmazsam olmaz gibi kavramlardan uzaklaşıp güzel ülkemizin her karış toprağında ülke sporunun geleceği için alın teri dökenlerin emeğine hürmeten hiçbir şekilde ayırmaya, kayırmaya, bu benim şu senin adamın demeden ve her branşta tatlı bir rekabet havası içinde sporda ki toplumsal dayanışmayı sağlayabiliriyiz. Ne dersiniz bunu başara bilimiyiz,

Saygılarımla

D.M.S.F Başkanı

Murtaza ÜNLÜ

Jeet Kune Do

Jeet Kune Do Bruce Lee nin kurdugu bir dovus sistemi ve gercekten etkili bir sistem. Bu konuda Turkiye de en iyi ustalardan olan Yuksel YILMAZ cok disiplinli bir egitim vermektedir. Kendisi gercekten cok bilgili ve kiymetli bir ogretmen. Kiymetlilerin degerini bilmek gerekir. Ben kendisiyle calismaya basladigimda anladim. Bir cok konuda farkli acilardan bakmami sagladi. Neyi nerde ve nasil kullanacagini iyi biliyor. Iste burda ogrenecek cok sey var demektir.

Bereketli Ay…

Allah`in her gunu ve ayi muhakkak ki bereketlidir. Ramazan ayi tadiyla ve bereketiyle tabii ki baska. En bereketli ay Ramazan ayi tum musluman alemine hayirli , bereketli ve kutlu olsun.

Faiz ile yasamak…

Faizin her cesidi haramdir. Bunu yasadigimla ogrendim ama bedeli agir oluyor. Bazilari ogrenerek yasar bazilari da yasayarak ogrenir. Kimin faiz ile isi var ise bir an once bitirsin, cunku batisa dogru goturuyor insani.

1 11 12 13 14 15  Yukarı Çık